DeriNLikSarHoshluu

Wednesday, July 21, 2010

zaman kaçakları

dizeler bile hızlı
her sey zaman ayarlı
ruhumun tiktakları
bilincimin zangoçuna meydan okuyor
barışın artık barışın
yoksa bu olanları
bu fırtınayı
nasıl kavrayacak
zaman kaçakları?

Sunday, July 18, 2010

AF ORIZMA

AF-Orizma
Brahmsı dinlemeyen Brahman
rüzgarla güz garına yönel
taa ki Naki Asker olana dek!
Bir "hoş çakal"dır hoşçakal diyen gözlerin..
girdaba yakalanırsan eğer
son durakta in!
geri dönmeye değer..
Takip ediyorlar beni
beynimdeki kalabalıklar
paranoyak değilim ben
güzelim alabalıklar..
hayır! diye bağırdı küçük kız
hayır anne ben değilim,
onlar alıklar!
Vurdum duymaz kapıyı açmıyo..
Allahverdi,allah versin! dedi...dilenemedim..
-"beni nerde indircen"? dedi kız adama
Keops`u geçip 100 metre ilerde..
Mikerinosta..
"uzak olur"dedi kız
"Stonehenge" de atsana
Emekli öğretmenin şapkası kıravatı
ve
akşamüstü arkasında bıraktığı "aurası"
dar sokaklara özgürlük serpen
sabah rüzgarı
al bu karışıklıktan beni
kime yalvarsam artık bilmiyorum..
ben artık sadece
içimde
geziyorum..!

GÜLÜNDEN KOPAN ZAR

ÖZ -EL
kimbilir kaç yolculuk gördü
dizginleri sabır
yelesi buhardan ruhum...
şimdi bu en sonuncusu
üstelik de kendisinin olmayan bu
umuttan kanadı
sevinçten azığı
neşeden türküsü
ile
canyakan
yolculuğu
düş hanesine
özünden kopan nur
ama sonsuzdur diye kaydediyor....
aşkkoparan yolculuğuna
serin rüzgarlar...
ve
unutma ki en korkunç fırtınalar
dinginlikte koparlar

GÜLÜZARA

Sessizce gitmeni istemiyorum bu şehirden
gidişinle bomboş kalır sonra buraları
imge avcıları eli boş döner her seferden
sensiz geçen tekdüze zamanın hesabı
tutulmaz olur hayatın içine iyice girmişken
sonra kabuk tutar her yara gibi bu da
izleri silinmez olur dildeki her heceden
kışın sıcak iklimlerin özlemi sen
yazın serin bir geceden gelen hayalin
işte böyle geçer sensiz zamanın devranı
ruhumu senden ayırmaya çalıştım olmadı
şimdi bir sitar melodisinin yanık uçları
notaları kovalayan virtüözün hayali kamçıları
renklerin sözlere sığmayan kaygıları
hepsi ama hepsi yığıldılar sınırlarıma
ZAmAN tanrısı ile ilk kavgamız da değil bu
pan daha ölmemiş panik yayılmamıştı
ezeli kavganın son silahsız serdarı,
ebedi zaferin göçmen ruhlu berduşu
harcanan imgelerin hesabını soran
yazılmamışların koruyucusu
beklenen zamanın vaadedilmiş hıyarı
vaadedilmemişlerin uydurukçusu
kamil sarhoş, bedevi misafir
işte kim olacak ben oğlu ben kafir!
dile gelsede gelmeyenleri aramaya
bulunmayanları sormaya ve bir yürek çarpıntısına
evrenleri harcamaya hazır
gürzü gülden yapılma cahil
seni sevmeye devam edicek
hem yerde hem gökte sığıntı
bu kalemağası ,renk cambazı
seni özlemle sarmalayıp
yüreğinin kapıları ardına kadar açık
hazine odasına senden güller ekecek
ardında bıraktığın küller
savurup benliğimi
Halicin bir köşesinden sana esecek
serin bir rüzgarın renkli kanatları
saçlarını özlemle okşayıp
benden selam getirecek

ÇOCUKLU-KUM

ÇOCUKLU-KUM
beni güneşe geri götür dilim
dedi adam
sakar kedilerin sütünü saklarken
bir ara sokak ışıltısı vurdu
sağ yanağına
döndü baktı
küçük bir dere aktı
güvercinlerin kanadından aşağı
bir
koku
süzüldü
geleceğe
sıfır numara traşlı bir çocuk
pijamasıyla koştu yalınayak
çiş deresinin parıltılarıyla
'' yaz tahtaya bir daha
tut defteri kitabı''
melodiler kaçıştılar pencerelerden
geleceği umurunda bile olmayan şehrin
uyuyan kenar mahallesinden...
birazdan siyah beyaz televizyonlar başlar
ışık saçmaya
birkaç bağırtı ve ağlayış
kedi iniltilerine karışır
bulaşık suyunun dökülme zamanıdır
herkes herkesin döktüğünü bile bile
ve

herkes herkesten
gizleye gizleye
sidikli dereye karışır bulaşık suları!
Yarın ''karşı maalleye''gidilecek
gülle oynanacak
belki kavga da çıkar
kuş lastiğini hazır tutmalı
***
koca mahalle bir yay gibi
koca mahalle bir trambolin
geleceğe zıplamak için
bir daha ancak rüyalarında dönebilirsin!
***
uçurtmalara niye'' kasnaklı'' diyorlar
diye merak etmez bu mahalleliler
peki hamur?
Yapıştırmaya gerekecek
ya kargılar nerede?
***
boş arsadaki su birikintisine bıraktı
mavi çizmesinin tekini
ya annesi fark ederse
herkesin denizinde çizmesini yitirdiğini!
Şimdi yeni ülkeler keşfetmeli
karşı mahallenin arkası
acaba ne ülkesi?
***
bir gün anımsayacak
yasemin kokularını
hızla sokak aralarında koşan bir yasemin formunda
ve
yirmi yılda bir
sabahları ayazda
buz tutan
kaldırım kenarı su birikintisini
yirmi yılda bir
yirmi santimetrekare buzda
bale yaparsın buralarda!
Sokakların adı yok
oturanlarıyla anılır
evlerin numaralarını devlet bilir bir tek!
Bir sırdır henüz mavi su plakası
kırmızı elektrik numarası
sanki bir işaret!
***
Elele dolaşmaz sevgililer
taksiye binmekse ibadettir
uhrevi
seyrek
o kadar da meraklı
***
burada büyüyen çocuklar
rüyalarını anımsamazlar
çünkü uykuları
yaşamdır!
Artık her güzellikte
o çamurlu birikintiyi
her lükste sidikli dereyi
ararlar
ararlar
aralarlar
zamanda kaybolmuş bu yaşam anına
''mahalle'' der çocuk
ya zamanda kaybolmuş bu çocuğa
kim söyler gerçeği
kim anlatır
'' tanrıda kayboldun çocuk
korkma
tanrıda''
***
bulamzsın o sesleri yıllar sonra
kulağında bir çınlama
o günlerin is kokulu soğuğundan
kırk yılda bir de bir gece görüntüsü
uyunmadık seyrek zamanlarda..
bir efsanedir hamamböceklerinin büyüklüğü
şimdi
taşaklarını ısırıkenkarıncalar
süpürge çöpleri ile tecavüz edilen yuvalar
ve
taşlayamadıkları için
''bize babamı getiiir'
bağırtılarının kahramanı''ALİGOPTER''*
bir uzay canavarı
uzak bir dünya..
***
hele ağustos böcekli yaz akşamları
ne olurdu içinde öyle
bir karın ağrısı
bir sıkıntı
''DENİZ'' diye anlatmıştı
komşu oğlu
''annee bizi denize götürsene''..
Tanrım!
O ne mavi ışıltı
yıllar sonra bile gözleri kamaştıran
o ne büyüklük
çocuk kalbimin mavi nişanlısı
bilinmezler kapısı
ilk büyücüm
öptüğüm ilk tuzlu dudak
tanrı bulut değilmiş, denize baksana..!
kim sordu o aptal soruları
kim?
Nerede o karnımdaki kıpırtı
büyümüzü bozdular
bize büyü yaptılar
şimdi al karşı yakayı
sil kıyıları
sen karıştır çöpleri
hazineler senin olsun
***
o zamanlar çöpten hazine çıkarırdı çocuklar
şimdi hazinelerimiz bir çöplük bile etmez...
kirimizden arındırırdı bizi
ters cevrilmiş dev borularda
biriken yağmur suyu
ilk havuzumuz!
Bir kuş vurmuş
uzak mahalle çocukları
ellerinde sergileri
biz ağustos böceği yakalarız
bir de hanımelleri
ballı olur çiçekleri!
Oklarımızın burnunda
gazoz kapağı ezmesi
don lastiğinden kızıldericilik buna denir
eee biraz izi kalmalı
dizlerde
bu büyülü zamanın
düştükçe
asfalt tanımaz betonlarda!
Sikini arı sokan çocuğun
efsanesi dillerde
ya apartman bahçesindeki karpuzlar
hırsızlar
hırsızlar sizi!
Bacakarasını kapat yoksa iki yazarlar golü!
Şalgamcı şalgam suyuna tükürüyormuş
kime ne?
Kadirle kadriye ikizmiydiler ne?
Biz aboricindik o zaman
duceridusuz
rüyada yaşıyorduk
ya şimdi
söyle bana
camiinin karanlık arka bahçesindekigizli ülke değilmiydi?
Peki ya amcamlar da kutsal diilse?
Niy dutlar dökülmüyor ağaçlardan
şimdi hep zihnimde dolaşacağıma
bırakın beni bu ara sokaklarda kaliim
baba
beni kebapçıya götür
yarısını zaten yiyemem
sen de Hasanda çay içersin
o da bana '' ortak'' der
sonra belki vurmazlar da onu!
Anne beni okula götürme
şimdi bu dağlardan aşağı nasıl kayarım?
Bırakın orda kaliim
size al sallarım
bakkala giderim
tekrar ede ede
yine
un şeker un şeker un şeker
unutana kadar
bilmem ki bu yol
daha ne kadar çeker?

Saturday, July 03, 2010

NARAM SiN


sin
aram sin
naram sin
yaram sin
tarihten cektim aldim seni zihnime
yasadin sen de
daha yasiyorum ben
peki aramizdaki fark ne?
bu soru aslinda kendime sin
sen daha ne kadardir benimlesin?
tarihi yazanlarin düstügü bir nottan ibaretsin
yudas etmediyse de isa ya ihanet
öyle yazdilar artik degismez melanet
gümüslere satilan bir tanri oglu ile
para kutusunu tutan nedamet
neyse sin
nerelerdesin
sinine sicarim derdi eskiden yaslilar küfrederken
ben sîni sanirdim sin
yani tepsi
mezarmis megerse sin
naram sin
seni bahane edip sacmalamak
sevdigime ulasamamamin kederini
yumusatmak istedim
bilirsin
sin
ne acidir o sarilip sevdigine yatamamak
gözlerine bakip evrenlere ucamamak
ucarken tek basina sevdigin olmadigi icin
keyif alamamak

sen sevdin mi sin?
sonra anlat bana
sizin cagda sevmek nasildi?

Friday, July 02, 2010

risâle i safsata

makâmını yoklukla varlığın arasına oturtmuş mevlâna
git bence olması gereken olmalı bu devrân ı hüsranda
ay ne ayrılıklar gördü ne acılar kararmadı hiç bir anda
evi yıkılmadı yüreğimiz kadar daha da yıkılmaz inan bana
kurursa insan kendisi için kurur ulaşamadığı için yâra
başa çıkacak olan aşkla, aşığın kendisidir o da ayrı bir yara
akmak içindir gözyaşı, sevin, akacak yaşın var daha
hülâsa aşk evrendir genel geçer risâle arama

Thursday, July 01, 2010

DİNGİN MELODİ

DİNGİN BİR MELODİ SANA AKAN RUHUMUN
İÇ ÇEKİŞİ
KISA BİR KAVUŞMA ANINDA
VE
FIRTINANIN TÜM TOZLARINI YIĞDIĞI
O
SAVAŞ MEYDANINDA
KAVGA YARALARIYLA YORGUN KALBİMİN
KAÇARKEN ARDINDA BIRAKTIĞI
GÜL YARALARININ DÜŞ MERHEMİ....
KAOS İMPARATORLUĞUNUN
ATEŞ MÜHRÜYLE AÇILAN KAPILARININ
BEKLENEN HAYAL PERİSİ
SIRAŞK KULELERİNİN KANATLARI GÜNEŞE VURGUN KELEBEĞİ
İNCECİK YAĞAN KARIN
KİMSENİN HİSSETMEDİĞİ IPILIK NEFESİ
GÜNEŞ SARNIÇLARININ GÖLGESİZ IŞIĞI
AŞK SALGINININ EFLATUN SARMAŞIĞI
VE KAÇKIN KARMAŞIĞIN*
KAÇAK MASALLARININ HAYAL GEMİSİNDE
GÜNEŞE ULAŞAN TEK YOLCUSUN
....
EVET
GİDİYORSUN RUHUMDAN
ARDINSIRA TOZAN GÜLFIRTINASI BİLE AŞK DOLU OLACAK
1 haziran 2010
*benden başka kim ola?

Sunday, June 27, 2010

EMANET TANRIÇA

EMANET TANRIÇA

pörsümüş bir balon gibi

bir kenarda ruhum

merhametsiz bir kalbin

son tutsağı oldum

paramparçayım bilesin

Hele de sözcüklere sığındın mı

bekle ki biraraya gelesin!

varoluşun aynasında yokoluşonu seyrederken üşüyen ninenin kedisine anlattığı son aşk öyküsündeki kahramanın acıklı serüveni benimkisi...

zamanın bir batında doğurduğu kara yingle sarı yang anlattı bana hikayeni,

sana ''emanet tanrıça'' dediklerini

Kırdım kabuğunu girdim içine

gözgözügörmez bir ışık seline

biliyorum

bukağı bu beni sana çeken

varlığımın varidatına vakfedilen

gizli bir dilde yazılmış

ve sana okuduğum için

büyüsünü kaybeden

o destanın ilk heceleri

kulakları tırmalayan

benim emanet tanrıçam

sensiz karanlığa akıcam

aydınlığın oluğundan

kimin çektiği bilinmeyen bir filmin bir saniyelik karesi kadar yaşayıp ışıkla sevişicem

işte o an

seni sadece seni görücem

benim bir tanem 21.08.2006

kara kedi ve incir receli

yürek de yorulur
dinlensin zihnimde...demlensin...saklansin kendi köselerine..nasil olsa bulunacak yine
simdi dönmeli kutsal eve
cocuklugumdaki güzelliklere

hani incir agaci altinda
incir receli yaparlardi kadinlar
cocuklugumun gizemli ritüeli
tadi damagimdan gitmemeli
cocukluguma ulastir beni kara kedi
senin evin yoktu di mi?
zihnimde yasa e mi..kimse görmez seni
ben sana süt de veririm


uyumali.. uyandiginda hatirlanacak rüyalar olmali...

Monday, June 21, 2010

asktan gecti yolum

yagmur damlalari gibi hizla dusuyor zaman
icimden siirler yaziyorum sana sehrin gizli koselerinde
olur insan ayrilir ama kopmak ne mumkun senden
bazan icimde yazdigim dizeleri ariyorum yeniden
bulamiyorum cunku her an yeniden seviyorum seni ben
neden diyeceksin neden seviyorsun beni sen?
icindeki en degerliyi verirsen degerlenirsin
almadan vermeyi ogrenmek gerek sanmistim ben
henuz o dunyada degiliz farkina vardim artik
ama en kotusu bunu kabullenip caresizce beklemek
seni unutmak kendine ihanet etmek demek
benim olma.... zaten kendine aittir insan sadece
seni seviyorum ozluyorum hissediyorum delice
eh akil yok bu isin icinde... yurek sadece