Bir Kuş Olup Uçsam
gazoz kapaklarını sabunlara takıp,tıraş bıçaklarının
saplarını kurşun kalemlerimizin tepelerine geçirip boyunu uzattığımız,evrenin ortasında yapayalnız durduğumuz o kentin dizlerimi kanatan sokaklarından
bir kuş olup uçsam
boğazımdaki düğümleri gözyaşlarına çevirmeden,kimse nereye gittiğimi bilmeden,milyonlarca kanat arasında kendiminkileri önemsemeden
ah! Bir kuş olup uçsam
yüzlerin gülmeyi unuttuğu,vahşi bir hayatta kalma savaşının kuşları bile vurduğu ,yaşamanın her ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak olduğu bu diyarlardan
nerdee...
keşke bir kuş olup uçsam
bu herşeyin satılık olduğu koca pazardan,güneşin parıldamasının yağmurun yağmasının ve kuru ekmek parçalarının yaşamı hissetmeye yetmediği bu topraklardan
n'olur bir kuş olup uçsam
bu dostlukları çamurdan,aşkları hamurdan, hayalkırıklıkları zehirden,ihanetlerle örülmüş kazakları ile ,bu ''toprağına beni gömmeyin'' diye haykıracağım posa makinasından
bir kuş olup uçsam
razıyım sapanları ile beni avlayan çocukların diyarında bir buğday tanesi peşinden koşmaya ,hüznümden başka birşey vuramazlar ,razıyım yarı tok yarı aç gezmeye,birkaç buğday tanesine ... bir kuş olsam
varlığımı hissetsem
razıyım
soğuğa,açlığa, yalnızlığa
öyle yaşıyoruz zaten ya!
En azından mutlu olurdum
bir kuş olup uçsam...